Bugün her şeyi bir kenara bırakıp paradan bahsedelim. Her şeyimizi alt üst eden dünyamızı karanlığa çevirip sonra yeniden aydınlatan bu para ne imiş be kardeşim…
*** **** ****
Geçenlerde bir arkadaşımızın atölyesine gittim. Hayvan sever olduğu için köpek besler. Bir ara çalışanlara şu köpeği bana getirin dedim. Getirdiklerinde köpeğin önüne 5 lira koydum. Hayvan parayı kokladıktan sonra çekip gitti. Ben o zaman oradakilere ‘’Gördünüz mü köpek parayı yemedi. Kokladı ve gitti. Ama biz insanoğulları para denen bu illet yüzünden birbirimizi yiyoruz.’’ Dedim.
*** **** ****
Evet gelelim şimdi paranın tarihçesine. İnsanlığın başına bela olan para M.Ö. 700 yıllarında Lidyalılar tarafından madeni para olarak icat edilmiş. Daha sonra 17.yy. başlarında ise kağıt para olarak kullanılmaya başlanılmış. İşte o zaman bu zaman boyalı kağıt parçası denen para insanlarımızın başına olmadık işler açmış. Napolyonun ünlü sözü bile para,para,para değil mi?..
Paranın varlığı bir dert ise yokluğu bin derttir. Paranın yokluğu insanoğlunun başına her derdi açar. Dostluklar bozulur, aile huzuru kaçar ve de en önemlisi itibarın olmaz seni adam yerine koymazlar. Eğer paran varsa her zaman muteber bir kişi olur sevilir sayılırsın…
Acaba diyorum. Lidyalılar parayı icat ettiklerinde bu günleri de anımsamışlar mıdır? Gün gelecek para için insanların birbirlerini gözlerini kırpmadan harcayacaklarını düşünmüşler midir?..
Evet anladık ki, bu hayat parasız olmuyor. Peki paranın varlığı insanlığımızı da mı yok etti? Hiç mi parasız işler olmuyor? İnsanların birbirini sevmesi illaki paraya mı bağlı? Şimdi dersiniz ki, ‘’ey Bademoğlu bilmez misin ne derler? Parasız adam gereksiz adam !’’…