Hep söyleriz ya, yalan dünya diye. Hatta bu konuda o kadar çok söylenmiş şarkımız türkümüz var ki hangisinden örnek verelim…
İnsanoğlu yaratılış itibariyle anlaşılması zor bir canlıdır. Kimseler insanoğlunu bugüne kadar çözebilmiş değil. Bazen hiç olmadık yere hüzünlenir duygusallığa dönüşür bazen de çal oynasın türünden mutluluk yaşar…
Yaşadığımız dünyanın yalan olduğunu hepimiz çok iyi biliriz. Biliriz bilmesine de yine de kendimizi bu dünyanın aldatıcı nimetlerine kaptırmadan duramayız…
Zengini de fakiri de sürekli hırs peşindedir. Sürekli çok şeylere sahip olmak ister. Ve kendini ölümsüz zanneder. Hiç ölmeyecekmiş yaşam tarzına kapılır, ansızın kapısını çalacak ölümü hatırlamak istemez. Nereden geldik bu hüzünlü konuya? Dün çok sevdiğimiz bir abimizin kanser olduğunu ve de sayılı günler ömrü bulunduğunu duyunca ruhuma hüzün çöktü. Sonra onun yaşamın getirdikleri ne zorluklarla mücadele ettiğini hatırladım. Ve hesapta olmayan işler sonrası veda ediyorsun her şeye. Yaşam bir varmış ile bir yokmuş arasında kaybolup gidiyor…
Ve insanoğlu bu durumlardan ders almıyor. Yaşamını saygıyla-sevgiyle iyiliklerle geçireceğine tam tersini yapıyor. Halbuki bir hafızasını yoklasa bu dünyadan kimler gelmiş kimler geçmiş? Şimdi var olan tek şey iyi ya da kötü yanlarını hatırlamamız…
Uzun lafın kısası. Kim olursanız olun hayatı dolu dolu yaşayınız. Sevelim sevilelim. Gerisi boş…