Ülke olarak aylardır ucuzluğa hasret kaldık. Ağustos ayının son gününde ortaya çıkan dolar depreminden sonra bir türlü belimizi doğrultamadık…
Piyasaların bir anda tepe taklak olduğu o günden bu yana şöyle ağız tadıyla alış veriş yapmayı unuttuk. Her şeyin bahanesi olarak öne sürülen dolar illeti normal seviyesine gelse de çarşı Pazar fiyatları cep yakmaya devam ediyor…
Herkes birbirini suçluyor. Markete ya da bakkala gittiğinizde gördüğünüz rakamlar dudak uçuklatıyor. Sebebini sorduğunuzda halden pahalıya aldıklarını hatta ürün bile bulmakta zorlandıklarını öne sürüyorlar. Ortak söylenen söz ‘’bugün aldığınız ürünün fiyatı yarın değişiyor. İş nasreddin hocanın herkese haklısın fıkrasına dönüyor ama olan da vatandaşa oluyor. Vatandaşın alım gücü her gün azalıyor. Yılbaşında memura işçiye ve emeklilere yapılan zamlar daha eline geçmeden eridi gitti..
Bazı marketlerde ürünlerin etiketi yok. Ancak kasaya geldiğinizde belli olunca bu kez iyice sıkıntıya düşüp alacağınız birkaç ürünü tek kaleme düşürüyorsunuz. Yapılan denetimlerde bu konuya dikkat edilmesi gerekiyor. Evet zabıtalar denetim yapıyor. Ancak buna rağmen fiyatların yine de yüksek olmasına anlam verilemiyor…
Mevsim kış. Özellikle grip hastalığı yoğun. Bunun çaresi bol gıda almak ama o da mümkün olmuyor. Şimdi pahallığa bir mazeret te Antalya’daki seraların zarar görmesi. İyi hoşda sorun ondan öncede vardı. Yani pahalı satışa her zaman bir mazeret buluyoruz…
Sözün noktası…
Vatandaşlar ne mazeret dinlemek istiyor ne de bahane. Vatandaşın isteği çarşıya pazara çıktığında gönlünce alış veriş yapabilmek. Cebindeki para ile ihtiyaçlarını karşılayıp birazda cebinde parasının kalmasının derdinde olan vatandaşlar bunların gerçekleşmesini istiyor. Başka bir şey vatandaşı ilgilendirmiyor ve ucuzluğun yolunu gözlüyor…