Basından öğrendiğimize göre dün yani 14 kasım günü dünya diyabet günü olarak kutlanmış… Diyabetin halk arasındaki diğer adı ise şeker hastalığı.  Çocukluk yıllarımız da bunun adına zengin hastalığı derlerdi. Şu denilmek istenir di, çok yeme içmeden ve de dengesiz beslenmelerden dolayı ortaya çıkan bir hastalık… Yıllar geçtikçe insanların yiyecekleriyle oynandı. Elimizi neye atsak hormonlu idi. Bunun yanına ağırlaşan hayat şartları da buna eklenince şeker hastalığı zengin hastalığı olmaktan çıktı. Hemen hemen herkesin kapısını çalmaya başladı.. Çok sinsi bir hastalık olan şeker hastalığı zamanında tedaviye başlanılmazsa vücutta hayli hasara yol açıyor. Bebelerin bile dünyaya şeker hastası olarak geldiğini de varsayarak konuşursak bu hastalığın ciddiyetini daha fazla anlatmaya gerek kalır mı? Ancak burada şuna da dikkat etmek lazım. Şeker hastalığı her ne kadar yemeden içmeden ve de hareketsiz bir yaşamdan kaynaklansa da bana göre en büyük oluşumu stres, gerginlik ve öfke. Eme içme işinde her ne kadar kendinize hakim olsanız da stres ve öfkeden kurtulmak mümkün olmuyor… Şehir yaşamı zorlaştı. Memleketimiz tam bir kozmopolit bir kent. Karşınıza her an moralinizi alt üst edecek konumlarda çıkabiliyor neşenizi kaçırıp sizi strese sokabilecek insanlar da… Yani diyabet namı diğer şeker hastalığının bence en pis tarafı işte bu moral bozukluğu, stres ve gerginliktir. Haddini bilmeyen onlarca insanla bir arada yaşamanın bazen de böyle size hastalık olarak dönmesi de vardır… Yine benim tavsiyem şeker hastalığını hiçbir zaman hafife almayın. Mutlaka kontrol altında bulunun ve de diyet ile ilaçlarınızı düzenli alın. Her ne kadar işin için de stresten kaynaklanan unsurlar olsa da fazla da kafanızı takmamaya bakın. Bu vesileyle tüm insanlarımıza sağlıklı günler diliyorum...