Sadece sayılan ülkelerden biriyiz yani özellikle bizim altımızın çizildiği bir durum yok. Ama 50 trilyon dolar ile ekonomi yönetiminin oturduğu haberi üzerinden algı yönetmeye kalkanlar bu durumu da kullanmayı ihmal etmediler.
Bunun adı habercilik değil, umut tacirliğidir. Bize de pay gelebilir mi? Elbette gelebilir. Şayet aklı başında projelerle ortaya çıkarsak, bu kaynaktan faydalanma olanağımız mümkün. Fakat mevcutta olduğu gibi eski kafayla vur kaç parası peşindeysek, gelen gelmesin daha iyi.
Ayrıca ne kadar gelebileceği de şüpheli. Bu kadar kırılgan bir fotoğraf verirken, hukuksal açmazlarımız tartışılırken, verilerimizle ilgili şüphe ayyuka çıkmışken, iktisadi kırılganlıklarınızın kurguladığınız rakamlardan daha çok bilindiği bir ortamda, hele ki Meksika, Hindistan, Brezilya, Güney Kore gibi ülkelerle birlikte anılırken, buraya bel bağlamak çok da gerçekçi değil.
Diyelim ki, iş rast gitti ve bize para geldi. Hatta Fitch raporunda öngörülen paranın tamamı geldi. Rakam ne? 200 milyar dolar. Yani kısa vadeli dış borç ve cari açık finansmanını üst üste koyduğunuzda ihtiyacınız olanın 60-70 milyar dolar altında bir rakamdan söz ediyoruz.
Demek ki buna güvenerek iş yapılmaz. Hepsi gelse, ekonomiyi bir yıl döndürmek için işimizi görmüyor. Artık müflis esnaf gibi banka banka dolaşıp borç para arayacağımıza, ekonomiyi gerçekten yönetmeye, yapılandırmaya, planlamaya ve yol haritası oluşturmaya ihtiyacımız var.
Bunu göz ardı ederek, halen piyangodan para bekleyenler gibi ‘bize de düşer mi’ oynamak, bu büyük ülkeye yakışmıyor. Diyeceksiniz ki ekonomik anlayışımızın çapı bu. Doğru olabilir ama kabul edilebilir değil.
Bu denli büyük bir potansiyel taşıyan, yeni ekonominin doğru okunmasıyla bir çok alanda yıldızı parlayacak ülkemizin, kapı kapı borç para arayan, bunun için de el ovuşturan görüntüsü, emin olun o paranın da gelmesini engelleyecektir. Zira öncelikle paranın gerçekten amaca uygun kullanacağı konusunda kimse ikna değil. Serseri para peşindeyseniz o başka. O da zaten siz daha uyanana kadar kazancını alıp gider.
Türkiye’nin gerçekten artık aklını başına toplayıp, bu dağınık ve keyfiyet sergileyen tutumdan kurtulup, nitelikli, güvenilir ve ne istediğini bilen günlerine dönmesi gerekiyor. Finansman ile borç arasındaki farkı öğrenmiş, projelerine parayı yönlendirmiş bir ülke yaratmamız lazım.
Aksi takdirde bırakın 200 milyar doları, bir şekilde bulsak ve masanın üzerine 500 milyar dolar koysak ne yapacağımızı bilmiyoruz. Tek yapılacak şey, o para bitene kadar mirasyedi tavrın aynen devam edeceğidir. Çünkü mesele para değil. Anlayış eksikliği, vizyonsuzluk ve yaşama günü birlik bakma hastalığı… Sergilenen çaptan da ötesinin olmayacağını herkes biliyor. O yüzden umut tacirliğini bırakın da ekonomi konuşalım.