Elbette yaklaşım önemli; ama bir yandan da ‘acaba gençler kendi ekosistemlerinde sosyal de bizim mi haberimiz yok ve onları kendimize benzetmeye çalışıyoruz’ diye düşünmeden edemiyor insan.
Bu felsefi tartışmayı bir kenara bırakırsak, esas almamız gereken yaklaşım biçimi. Biz gelecek adına ümit vaat edemediğimiz genç nüfusumuza, otobüs biletinde indirim yapıp, öğrenci evi kiralarında kazık atarken, el diyarlarında birileri çocuklarının psikolojisini düşünerek hamle yapıyor.
Resmi biraz daha genişletelim ve verilen rakama bakalım. Bizim paramızla yaklaşık 9 bin 500 TL’ye denk geliyor. Yani ülkede Türk-İş’e göre açlık sınırı olan, asgari ücretten bin TL fazla, emekli maaşlarının 2 bin TL üzerinde bir rakamdan söz ediyoruz.
Zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış ama yine de söylemeden geçemeyeceğim. Zamanında yardım etmeye gittiğimiz bir ülkenin, 80’lerde bizle aynı seviyedeyken, bugün dünya çapında markalara sahip olması, 30 bin doların üzerine çıkmış kişi başına milli geliri ve teknoloji üretip ihraç eden yapısıyla bir tesadüfün ürünü mü?
Eğer bir ülke yarışa sizinle aynı çizgide başlayıp, fark attıysa ve bugün sizin emeklinize ve asgari ücretlinize verdiğiniz paranın üzerinde bir rakamı gençlerine sadece sosyalleşsinler diye harçlık diye verebiliyorsa, hamaseti bir kenara bırakıp, oturup düşünmemiz gerekmiyor mu?
Çok kısa süre öncesinde iş dünyasının mesai saatlerini uzatma teklifi milenyum ve Z kuşaklarının tepkisine neden oldu. Peki Güney Kore hükümeti ne yaptı biliyor musunuz? Çocukları susturmadı; azarlamadı.
Hatta sokakta teyze ve amcalar, eskiden ne olduğunu anlatmadılar, telefonlarını çıkartmalarını istemediler. Çocuklar sıkıntılarını anlatınca terörist olmakla, devleti yıkmaya çalışmakla suçlanmadılar. “Ararın 155’i” diye abuk sabuk hareketler yapan da olmadı.
Ülkenin Devlet Başkanı eleştiriler karşısında kimsenin kendisini yıkma planları içinde olduğunu ya da bunun dış güçlerin bir oyunu olduğunu ifade etmedi. Görüşlerinde ısrar etti ama temkinli bir biçimde ara formül arıyor. Yani günün sonunda genç de olsa karşısındakinin vatandaş olduğunun farkında ve ona üstten bakmıyor.
Peki biz ne yapıyoruz? Sadece gençlere değil, bu ülkenin vatandaşına… ‘Aldığınız para neyinize yetmiyor? Cumhuriyet tarihinin en iyi rakamlarını veriyoruz’ cinsinden eski moda politikacı görüntüsü veren bir siyasetimiz var.
Sonuç mu? Orası Güney Kore; burası Türkiye… İki ülkeyi yan yana getirip, potansiyeliyle değil, yaptıkları ya da yapmadıklarıyla düşünüp, yapın sağlamasını…