Köşe yazarlığı gazetecilikte en zor görevlerden biridir. Öyle her aklına geleni yazmak gibi bir şansın olmuyor…
Mesela bendeniz bilgisayarın başına geçmeden önce kafamda o kadar çok konular vardı ki, yazsak bir türlü yazmasak bin türlü misalinden idi. Sonra bunları sıkı bir incelemeden geçirip vazgeçtik…
Diyelim ki, konulardan biri marketlerdeki ya da diğer esnaftaki aşırı fiyatlar. Yazsanız ne değişecek? Evelallah herkes suçlayacak birilerini buluyor. Kimse yoğurdum eşki demiyor. Ama olan vatandaşlara oluyor. Artık marketlere gidip içinizden geldiği gibi alışveriş yapabilmeyi unuttuk…
Diyelim ki, seçimlere sayılı günler kaldı. Muhalefet kanadı hala adayını açıklamadı. Bunu yazıp dile getirsen ne olacak? Yoksa yazımızı okur okumaz aday mı belirleyecekler?
İşte bu konulara benzer diğer konuları da kafamızdan silip kararımızı sevmek ve sevilmek üzerine odakladık. Evet, bu fani dünyada her şey gelip geçiyor. Yaşam göz açıp kapayıncaya kadar kısa misali. Gün gelir tüm sıkıntıları atlatırız. Ancak insanoğlunun yaşarken en büyük gereksinimi olan sevmek ve sevilmek meselesi her şeyden önce gelir. Bu fani dünyada yaşarken sevmezseniz sizi de sevmezlerse hayatın bir anlamı kalır mı?...
O nedenle kafamızdaki tüm olumsuzlukları bir kenara atıp, yaşamımıza renk katan sevmek ve sevilmek üzerine yoğunlaşalım. Bir insan hiçbir çıkar beklemeden birini temiz duygularla sevebiliyorsa, karşısındaki insanlarda aynı duygularla seviyorlarsa var mı bundan ötesi…
Yaşantımızın her saniyesini insanları severek ve de başkaları tarafından sevilerek değerlendirelim. Ben böyle bilirim, siz nasıl değerlendirirsiniz onu bilemem…