deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler

Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir

"Öğretmenler okumaya, öğrenmeye ve gelişmeye açık olmalı"

EĞİTİM 18.09.2018 - 12:14, Güncelleme: 12.01.2023 - 07:33 6186+ kez okundu.
 

"Öğretmenler okumaya, öğrenmeye ve gelişmeye açık olmalı"

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Güner Berkant, eğitimcilerin eğitiminin büyük önem taşıdığını belirterek, öğretmenlerle ilgili sorunları, "Öğretmen kaynaklı" ve "Sistem kaynaklı" olarak ikiye ayırdı.

Yıllık ve Günlük Planlar Hazırlanmıyor   Uzmanlık alanı öğretmen yetiştirme olan Doç. Dr. Hasan Güner Berkant, öğretmenlerin önemli bölümünün Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan öğretim programlarını incelemediklerini belirterek, "Bunu incelemeyen öğretmenler sadece internetten hazır indirdikleri ve zümrede herkesin onayladığı yıllık planı kullanıyorlar. Hatta indirdikleri plandaki okulun ve öğretmenin adını değiştirmeyi unutanlar bile oluyor. Bu plan esasında, ilgili dersin öğretim programı incelenerek her okulun kendi koşullarına göre zümre tarafından hazırlanmalıdır. Ancak öğretmenler böyle bir hazırlık yapmıyorlar. Ayrıca öğretmenlerin, esas kendi sınıflarında uygulayacakları etkinliklere yönelik ön hazırlık yapmalarını sağlayan günlük planı da hazırlamadıklarını gözlemliyoruz." şeklinde konuştu.   Sistem Öğrenci ve Etkinlik Merkezli   Doç. Dr. Berkant, öğretmenlerden kaynaklanan eksiklikleri şöyle anlattı: "2005 yılından bu yana eğitim sistemimiz öğrenci ve etkinlik merkezli olduğundan, dersin konusunun değil, etkinliklerin ve öğrenci özelliklerinin ön plana çıkması ve öğrenilecek bilgi, beceri, değer ve tutumların bu etkinliklere yerleştirilerek kazandırılması gerekmektedir. Ancak, eğitimcilerimiz 2005 öncesi sistemden halen vazgeçmeyip o kadar konu odaklı ki, öğretim programı kavramı yerine müfredat kavramını kullanarak sadece konuları ön plana çıkarmaktadırlar. Çünkü müfredat, öğretim programının sadece bir boyutudur. Dolayısıyla müfredat kelimesi öğretim programını tamamen temsil etmez, sadece işlenecek konuları simgeler.   Yöntem ve Teknikler Kullanılmıyor   Öğretmenlerimizin çoğu, öğrencilerini öğretim programındaki kazanımlara hangi öğretim yöntem ve tekniklerini kullanarak ulaştırabilecekleri üzerinde çalışmıyorlar. Öğrenci merkezli öğretim yöntem ve tekniklerini ya bilmedikleri ya da bilseler de kullanmadıkları görülüyor. Bu durumda klasikleşmiş düz anlatım, soru-cevap gibi ezberlemeye yol açan yöntemleri kullanıyorlar. Bunun sonucunda, öğretim programında ön görülen üs düzey kazanımlar oluşmuyor. Ezbere dayalı öğrenme de tam bu noktada başlıyor. Aynı durum, ölçme-değerlendirme işlemlerinde de var. Öğrenci merkezli eğitimlerde çoktan seçmeli, yazılı, sözlü gibi klasik ölçme araçları yetersiz kalır. Rubrik, yapılandırılmış grid, portfolyo gibi çağdaş yöntemleri kullanmaları gerekiyor, ancak bu konularda da bilgi ve beceri yetersizlikleri var.   Öğretmenin Başucu Kitabı Ne Olmalı? Öğretmenlerimizin çoğu, hem mesleki hem de genel kültürlerini artırıcı kitap, süreli yayın gibi kaynakları düzenli takip edip okumuyorlar. Başucu kitaplarından birinin, öğretim ve tekniklerini anlatan, alanında uzman akademisyenlerin yazdığı kaynaklar olması gerekir. “Yarınki dersimin kazanımları için hangi yöntem ve teknikleri kullanabilirim?” sorusunu kendilerine sorup, bu kitapları inceleyerek cevap bulmaları gerekiyor. Zaten bu sayede ders hazırlıklarının büyük kısmını yapmış olurlar. Bazı öğretmenlerimiz meslekleri ile ilgili yeni bilgiye açık değiller ve bu nedenle akademisyenlerle işbirliği yapmayı istemiyorlar. Kendilerine seminerde eğitimle ilgili eksiklerini ve hatalarını belirttiğimizde aralarında alınanlar ve bize çıkışanlar oluyor. Hatta bu duygularını 'Hocam, burada işler sizin oradan göründüğü gibi değil.' ifadesi ile yansıtarak öğretmen-akademisyen arasında uçurum olduğunu ileri sürüyorlar. Halbuki ben, toplantılarımızda kendilerinin bana beyan ettikleri bilgileri sahada çalıştıkları için çok kıymetli buluyorum ve dikkate alıyorum. Bu bilgiler sayesinde kendileriyle empati kurabiliyorum. Ancak aynı empatiyi kendilerinde göremiyoruz. Bu çekişme aslında biraz da üniversitedeki eğitimciler ile diğer kademelerdeki öğretmenler arasında yaratılan suni bir durum ve aşılabilir. Aslında hepimiz eğitim için uğraşan paydaşlarız."   Öğretmenler, Ezber Odaklı Sınav Sistemi İle Öğrenci Merkezli Eğitim Sistemi Arasında Sıkışmış Durumda   Doç. Dr. Hasan Güner Berkant, sistemden kaynaklanan sorunları ise şöyle sıraladı: "Eğitim sistemimizde ve Öğretim programlarımızda öğrencilerimizden tartışması, araştırması, eleştirmesi, incelemesi, yaratması, analiz etmesi vb. üst düzey kazanımlara ulaşmaları beklenirken, ortaokul, lise ve hatta üniversite sonunda girilen TEOG, üniversite sınavı, KPSS gibi merkezi sınavlarda ise çoğunlukla ezber ve kavrama düzeyinde, sadece 4-5 beş seçenek arasından karar verilen, yani öğrenciye alternatif cevap hakkı sunmayan soruların sorulduğunu görüyoruz. Proje hazırlayan, performans ödevi yapan, etkinliklere katılan çocuktan sınavda bir daireyi doldurarak cevap vermesini istiyoruz. Yani öğretim sistemimiz ile ölçme sistemimiz arasında müthiş bir uyumsuzluk ve tutarsızlık var. Halbuki, öğrenciye derste ne kazandırılıyorsa merkezi sınavlarda da o ölçülmeli. Öğretmenler, ezber odaklı sınav sistemi ile öğrenci merkezli eğitim sistemi arasında sıkışıp kalmış durumdalar.   Öğretmen Seçme, Yetiştirme ve Atama Sistemleri Uyumsuz   Öğretmenlik gibi özel yetenek ve beceri gerektiren bir mesleğe seçme, yetiştirme ve atama sürecinde çoktan seçmeli sınavlar yetersizdir. Eskiden öğretmen okullarına öğretmen adayları bilgi, beceri, yetenek, diksiyon gibi donanımlarına göre ve mülakatlarla seçilirlerdi. Günümüzde uygulanan mülakatlarda ise bilimsel hataların yapıldığını, ölçme ve değerlendirmenin sağlıklı işlemediğini sınava giren öğrencilerimiz beyan etmektedir.   Merkezi Öğretim Programlarının Uygulanmasında Sorunlar Yaşanmaktadır   Eğitim sistemimizde öğretim programları, Talim ve Terbiye Kurulu tarafından merkezi olarak hazırlanıp tüm Türkiye’de kullanılmaktadır. Ancak, ulaşım ve donanım bakımından sorunları olan özellikle Doğu ve Güneydoğu'daki köy okullarında, merkezi olarak hazırlanan programlar gerektiği gibi uygulanamamaktadır. Bunun sonucunda Türkiye’de her ders her yerde aynı biçimde işlenemediğinden ‘milli bir eğitimin’ verilemediğini görmekteyiz. Bu nedenle öğretim programları hazırlanırken, çağdaş dünyanın gerektirdikleri ile Türkiye gerçeklerini dengede tutmak gerekir.”
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Güner Berkant, eğitimcilerin eğitiminin büyük önem taşıdığını belirterek, öğretmenlerle ilgili sorunları, "Öğretmen kaynaklı" ve "Sistem kaynaklı" olarak ikiye ayırdı.

Yıllık ve Günlük Planlar Hazırlanmıyor

 

Uzmanlık alanı öğretmen yetiştirme olan Doç. Dr. Hasan Güner Berkant, öğretmenlerin önemli bölümünün Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan öğretim programlarını incelemediklerini belirterek, "Bunu incelemeyen öğretmenler sadece internetten hazır indirdikleri ve zümrede herkesin onayladığı yıllık planı kullanıyorlar. Hatta indirdikleri plandaki okulun ve öğretmenin adını değiştirmeyi unutanlar bile oluyor. Bu plan esasında, ilgili dersin öğretim programı incelenerek her okulun kendi koşullarına göre zümre tarafından hazırlanmalıdır. Ancak öğretmenler böyle bir hazırlık yapmıyorlar. Ayrıca öğretmenlerin, esas kendi sınıflarında uygulayacakları etkinliklere yönelik ön hazırlık yapmalarını sağlayan günlük planı da hazırlamadıklarını gözlemliyoruz." şeklinde konuştu.

 

Sistem Öğrenci ve Etkinlik Merkezli

 

Doç. Dr. Berkant, öğretmenlerden kaynaklanan eksiklikleri şöyle anlattı: "2005 yılından bu yana eğitim sistemimiz öğrenci ve etkinlik merkezli olduğundan, dersin konusunun değil, etkinliklerin ve öğrenci özelliklerinin ön plana çıkması ve öğrenilecek bilgi, beceri, değer ve tutumların bu etkinliklere yerleştirilerek kazandırılması gerekmektedir. Ancak, eğitimcilerimiz 2005 öncesi sistemden halen vazgeçmeyip o kadar konu odaklı ki, öğretim programı kavramı yerine müfredat kavramını kullanarak sadece konuları ön plana çıkarmaktadırlar. Çünkü müfredat, öğretim programının sadece bir boyutudur. Dolayısıyla müfredat kelimesi öğretim programını tamamen temsil etmez, sadece işlenecek konuları simgeler.

 

Yöntem ve Teknikler Kullanılmıyor

 

Öğretmenlerimizin çoğu, öğrencilerini öğretim programındaki kazanımlara hangi öğretim yöntem ve tekniklerini kullanarak ulaştırabilecekleri üzerinde çalışmıyorlar. Öğrenci merkezli öğretim yöntem ve tekniklerini ya bilmedikleri ya da bilseler de kullanmadıkları görülüyor. Bu durumda klasikleşmiş düz anlatım, soru-cevap gibi ezberlemeye yol açan yöntemleri kullanıyorlar. Bunun sonucunda, öğretim programında ön görülen üs düzey kazanımlar oluşmuyor. Ezbere dayalı öğrenme de tam bu noktada başlıyor. Aynı durum, ölçme-değerlendirme işlemlerinde de var. Öğrenci merkezli eğitimlerde çoktan seçmeli, yazılı, sözlü gibi klasik ölçme araçları yetersiz kalır. Rubrik, yapılandırılmış grid, portfolyo gibi çağdaş yöntemleri kullanmaları gerekiyor, ancak bu konularda da bilgi ve beceri yetersizlikleri var.

 

Öğretmenin Başucu Kitabı Ne Olmalı?

Öğretmenlerimizin çoğu, hem mesleki hem de genel kültürlerini artırıcı kitap, süreli yayın gibi kaynakları düzenli takip edip okumuyorlar. Başucu kitaplarından birinin, öğretim ve tekniklerini anlatan, alanında uzman akademisyenlerin yazdığı kaynaklar olması gerekir. “Yarınki dersimin kazanımları için hangi yöntem ve teknikleri kullanabilirim?” sorusunu kendilerine sorup, bu kitapları inceleyerek cevap bulmaları gerekiyor. Zaten bu sayede ders hazırlıklarının büyük kısmını yapmış olurlar. Bazı öğretmenlerimiz meslekleri ile ilgili yeni bilgiye açık değiller ve bu nedenle akademisyenlerle işbirliği yapmayı istemiyorlar. Kendilerine seminerde eğitimle ilgili eksiklerini ve hatalarını belirttiğimizde aralarında alınanlar ve bize çıkışanlar oluyor. Hatta bu duygularını 'Hocam, burada işler sizin oradan göründüğü gibi değil.' ifadesi ile yansıtarak öğretmen-akademisyen arasında uçurum olduğunu ileri sürüyorlar. Halbuki ben, toplantılarımızda kendilerinin bana beyan ettikleri bilgileri sahada çalıştıkları için çok kıymetli buluyorum ve dikkate alıyorum. Bu bilgiler sayesinde kendileriyle empati kurabiliyorum. Ancak aynı empatiyi kendilerinde göremiyoruz. Bu çekişme aslında biraz da üniversitedeki eğitimciler ile diğer kademelerdeki öğretmenler arasında yaratılan suni bir durum ve aşılabilir. Aslında hepimiz eğitim için uğraşan paydaşlarız."

 

Öğretmenler, Ezber Odaklı Sınav Sistemi İle Öğrenci Merkezli Eğitim Sistemi Arasında Sıkışmış Durumda

 

Doç. Dr. Hasan Güner Berkant, sistemden kaynaklanan sorunları ise şöyle sıraladı: "Eğitim sistemimizde ve Öğretim programlarımızda öğrencilerimizden tartışması, araştırması, eleştirmesi, incelemesi, yaratması, analiz etmesi vb. üst düzey kazanımlara ulaşmaları beklenirken, ortaokul, lise ve hatta üniversite sonunda girilen TEOG, üniversite sınavı, KPSS gibi merkezi sınavlarda ise çoğunlukla ezber ve kavrama düzeyinde, sadece 4-5 beş seçenek arasından karar verilen, yani öğrenciye alternatif cevap hakkı sunmayan soruların sorulduğunu görüyoruz. Proje hazırlayan, performans ödevi yapan, etkinliklere katılan çocuktan sınavda bir daireyi doldurarak cevap vermesini istiyoruz. Yani öğretim sistemimiz ile ölçme sistemimiz arasında müthiş bir uyumsuzluk ve tutarsızlık var. Halbuki, öğrenciye derste ne kazandırılıyorsa merkezi sınavlarda da o ölçülmeli. Öğretmenler, ezber odaklı sınav sistemi ile öğrenci merkezli eğitim sistemi arasında sıkışıp kalmış durumdalar.

 

Öğretmen Seçme, Yetiştirme ve Atama Sistemleri Uyumsuz

 

Öğretmenlik gibi özel yetenek ve beceri gerektiren bir mesleğe seçme, yetiştirme ve atama sürecinde çoktan seçmeli sınavlar yetersizdir. Eskiden öğretmen okullarına öğretmen adayları bilgi, beceri, yetenek, diksiyon gibi donanımlarına göre ve mülakatlarla seçilirlerdi. Günümüzde uygulanan mülakatlarda ise bilimsel hataların yapıldığını, ölçme ve değerlendirmenin sağlıklı işlemediğini sınava giren öğrencilerimiz beyan etmektedir.

 

Merkezi Öğretim Programlarının Uygulanmasında Sorunlar Yaşanmaktadır

 

Eğitim sistemimizde öğretim programları, Talim ve Terbiye Kurulu tarafından merkezi olarak hazırlanıp tüm Türkiye’de kullanılmaktadır. Ancak, ulaşım ve donanım bakımından sorunları olan özellikle Doğu ve Güneydoğu'daki köy okullarında, merkezi olarak hazırlanan programlar gerektiği gibi uygulanamamaktadır. Bunun sonucunda Türkiye’de her ders her yerde aynı biçimde işlenemediğinden ‘milli bir eğitimin’ verilemediğini görmekteyiz. Bu nedenle öğretim programları hazırlanırken, çağdaş dünyanın gerektirdikleri ile Türkiye gerçeklerini dengede tutmak gerekir.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gaziantepgapgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.