deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir

ALAMUT-DİYARBAKIR-PENSİLVANYA ÜÇGENİ

GÜNDEM 17.09.2019 - 16:25, Güncelleme: 12.01.2023 - 07:33 6065+ kez okundu.
 

ALAMUT-DİYARBAKIR-PENSİLVANYA ÜÇGENİ

Hasan Sabbah tüm zamanların en korkutucu olan tarikatını 1090 yılında kurmuştur. “Haşhaşiler” dendiğinde akla ilk gelen “cennet vaadi” olur. Birçok cemaat ya da tarikat, üyelerini “bizimle olursan, öldükten sonra cennete gideceksin” vaatleriyle yoğursa da, Haşhaşiler’de bu durum “dünyada” da gerçekleşmiş durumda. Şöyle ki; fedailer haşhaşla mayıştırılıyor. Daha sonra upuzun taş bir yolda (yolun her iki tarafı sütle basılmış ve kurutulmuş haşhaş tütsüleri ile bezenmiş bir halde) ilerliyorlar. Bu yolculuk sayesinde, hem psikolojik hem nörolojik açıdan birazdan göreceklerine hazırlanıyorlar. Gözlerini açtıklarında kendilerini, her çeşit güzel kızların, rengarenk çiçeklerin, dünyanın dört bir yanından getirilmiş hayvanların ve mis gibi kokuların olduğu bir yerde açıyorlar. Burayı “cennet” sanıyorlar. Tekrar haşhaşla uyutularak odalarına götürülüyorlar. Ve tekrar o ”cennet”e gidebilmek için Hasan Sabbah ne derse, ne isterse yapmaya hazır oluyorlar. Fakat o cennet, aslında çok yakınlarında, sadece Alamut’un arka bahçesindedir! Hasan Sabbah'ın kurduğu Haşhaşin Tarikatı sıkı bir hiyerarşi ve katı kurallara dayanmaktaydı. Tarikat kendi örgütlenmesini da've (Farsça davet) olarak adlandırmıştır. Tarikatın temsilcileri "davetçiler" anlamındaki dai’lerdi. Dailerin en alt kademesinde "davete cevap veren" anlamına gelen müstecip’ler, en üst kademede ise "delil" manasına gelen hücce yani baş dai yer almaktadır. Cezire, dainin faaliyet gösterdiği bölgedir.  Suikastçilere, eğitim gördükleri süre boyunca cennet, şehitlik ve şehitlik mertebesinin değeri, cennete gittiklerinde nasıl ödüllendirilecekleri ve huriler anlatılırdı. Bu anlatılarla suikast’çilerin beyni yıkanıyor, böylece cinayetleri korkusuzca işleyip bu uğurda öldüklerinde şehit olacaklarını ve cennete gideceklerini zannediyorlar, ölümden ve işkenceden korkmaz hale geliyorlardı. Bu cinayetleri, öleceklerini bile bile bu kadar korkusuzca işlemeleri sebebiyle zaman içinde halk arasında, fedailerin afyon kullandığı ve bu sayede ölüme gülümseyerek gittikleri dedikodusu yayıldı. Tarikat zamanla halk arasında Haşhaşiyün veya Haşhaşin (afyon içenler, uyuşturucu madde kullananlar) adını aldı. ----------------------                   -----------------------------                      --------------------------   15 Temmuz 2016 (Haşhaşilerden bin yıl sonra) Hayatımda unutamayacağım unutmakta zorlanacağım günlerden, tarihlerden biri. İlk duyduğumda, kesin bir yanlışlık var, darbeler artık tarihe karıştı, olur mu canım? diyerek gülümseyerek verdiğim tepkiyi hatırlıyorum. Kendilerine ‘’Haşhaşi’leri örnek alan Fethullahçı Terör Örgütü bir darbe kalkışmasına başlamıştı. Vakit ilerledikçe durumun vahameti iyiden iyiye anlaşıldı. Ne ile karşılaşacağımızı bilmeden, eşimiz ve çocuklarımızla helalleşip, kendisini ülkesine ve demokrasiye sorumlu hisseden her vatandaş gibi soluğu meydanlarda aldık. Geldiğimizde henüz Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan çağrı yapmamış, minarelerden salalar okunmamıştı. Bir yandan Gaziantep’te bu girişimi engelleme adına neler yapılabilir diye kafa yorarken diğer tarafta aldığımız haberler moralimizi bozuyordu. Milletin parası ile alınmış uçakları, helikopterleri, tankları millete karşı kullanan hainler efsunlanmış gibi öldürmekten başka bir şey görmüyorlardı. İstanbul da köprülerin tutulması sivil halka ateş açılması, Genelkurmay’a helikopterden silah açılması, Polis Özel Hareket Merkezinin bombalanması, MİT’e ateş açılması, TRT’nin işgal edilmesi ve korsan bildiri okunması, TÜRKSAT Tesislerinin bombalanması, Ankara Emniyet Müdürlüğünün bombalanması, TBMM’nin bombalanması, Külliye ye ateş açılması, Marmaris’te bulunan Cumhurbaşkanına suikast girişimi, tankları vatandaşın üzerine sürüp onları ezmek suretiyle öldürmek, helikopterle vatandaşlara ateş açmak ve daha niceleri… Cumhurbaşkanından cihat emrini alan millet, ölümün bir hediye olduğu 15 Temmuz da şehitler verdi, vatan yaşasın diye. O nasıl bir yürek ki, binlerce tanka bedel, ölüm bile vız geldi, utandı senden ecel. Demir paletlerle, demir kanatlarla üstümüze üstümüze geldiler, ateş kustular, nefret kustular. Bizdik o gece, uçağa sapan atan, özgürlüğü uğruna mermiye kafa tutan, göğsünü siper eden, tankın altına yatan. Varsın gelsin zalimin tankı, şehrin bir ucundan yiğitler koşuyor, yiğitler koşuyor şehadete. İşte böyle, "Ölümüne ölümüne" kimseye vermeyiz, vermedik bu vatanı. Ömrümüzün en uzun, en sıkıntılı gecelerinden biri nihayet mavili güneşli bir sabaha evirmişti kendini. Kazanan millet olmuştu. Kazanan Türkiye olmuştu. 250 Şehit, 2193 yaralı ve milyonca yüreği yanan insan… --------------------------                    --------------------------------               ------------------------------------- Gelelim evlatları için HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde nöbet tutan ailelere. Hacire Akar, 21 Ağustos'ta kaybolan oğlu Mehmet'in HDP'liler tarafından dağa kaçırıldığını iddia edip, 1 gün sonra parti il binası önünde oturma eylemi başlatmıştı. Oturma eyleminin 3'üncü gününde ortaya çıkan Mehmet Akar, mahkemece ev hapsiyle cezalandırıldı. Oğluna kavuşup, eylemine son veren Hacire Akar, çocukları kayıp annelere çağrıda bulundu. Akar'ın çağrısıyla harekete geçen çocukları kayıp olan aileler, 3 Eylül'den itibaren HDP önünde oturma eylemine başladı. Çocukları kandırılarak ya da kaçırılarak dağa çıkarılan analar olaydan sorumlu tuttukları HDP’nin önünde ki nöbetlerinin 14’üncü günü geride bırakılırken çocuklarını arayan annelerin sayısı her geçen gün artıyor. Anaların bu direnişi sadece Diyarbakır ile sınırlı kalmadı. Bursa, Gaziantep, Malatya, Mersin, Erzurum, Elazığ, Mardin, Ağrı ve Siirt’ten yine evlatlarını arayan analar oturma eylemine katılmak için Diyarbakır’a sorumlu tuttukları HDP İl Başkanlığı önüne geldiler. Ayrıca anaların bu feryadı Şırnak, Mardin ve Hakkari’de PKK karşıtı gösteri ve yürüyüşlere dönüştü. Bu gösteri ve yürüyüşler ileriki zamanlarda farklı illerde de olabilir diye düşünüyorum. Bu durumun en önemli özelliği ise şu; Kürt hareketinin (HEP, HADEP, DHAP, DTP vb.) kuruluşundan bu yana PKK’ya karşı gerçekleştirilen en büyük sivil meydan okuma. Hem de HDP’nin en güçlü olduğu illerde. Kürt siyaseti, dolayısı ile HDP bana göre tarihinin en kritik, en sıkıntılı zamanını yaşıyor. Evlatlarına kavuşmaktan başka bir derdi olmayan anaların ‘’sivil direnişi’’ HDP’yi yeni bir siyaset tarzına zorlayacak gibi görünüyor. Terör örgütü PKK ile arasına mesafe koyması gerektiği gerçeğini Kürt anaların bu duruşu net bir şekilde ortaya koyuyor. Ailelere bir destek de çok uzaklardan, İran’dan geldi. İran’dan Türkiye'ye gelen 5 aile, çocuklarının PKK'nın İran kolu PJAK tarafından kandırılarak zorla dağa çıkarıldığını belirterek oturma eylemine katılıp, ailelere destek verdiler.  Acının dili olmuyor, vicdan her yürekte barınmıyor, işte analar bu yüzden ağlıyor. -------------------               -------------------------               ----------------------------- Daha önceleri örneklerini gördüğümüz, gündemi sulandırma adına yapılan dezenformasyonlardan biri ile karşı karşıyayız. Sahnede bir başka terör örgütü FETÖ var. ‘’Evladını arayan başka anneler de var’’ diyerek dikkatleri dağıtmaya, Diyarbakır’da ki anneleri önemsizleştirmeye çalışıyorlar. Ne yapıyorlar peki; 15 Temmuz Darbe girişiminde bir şeklide teşebbüsün içinde olan, bunun sonucunda ceza alan çocukları için AK Parti İstanbul İl Başkanlığı önünde oturma eylemi yapıyorlar. Çengelköy’de, Boğaziçi Köprüsünde ve daha nice yerlerde sivillere kurşun yağdıran FETÖ’cü Harbiyeli askeri öğrencilerin aileleri aldıkları talimatla, HDP önündeki oturma eylemini gölgelemek için harekete geçmiş. Aman dikkat provokasyona gelmeyelim. Onların istediği de bu zaten. Bundan beslenmek isteyeceklerdir. Görünüyor ki iki terör örgütü, PKK ile FETÖ yine kol kola girmiş iş birliği yapıyor. Halka kurşun sıkan FETÖ’cü Harbiyeli militanlarla, terör örgütü PKK tarafından dağa kaçırılan çocukları farklı değerlendirmek lazım. Annelere gelince, istedikleri yerde oturabilirler. Özellikle de çocuklarının akıbetinden sorumlu tuttukları kurumların önünde. HDP önünde oturan anneler gibi. Fakat diğerlerinin oturması gereken yer AK Parti İl Başkanlığı önü değil. Pensilvanya da ki şarlatanın evinin önünde otururlarsa daha evla olur…

Hasan Sabbah tüm zamanların en korkutucu olan tarikatını 1090 yılında kurmuştur.

“Haşhaşiler” dendiğinde akla ilk gelen “cennet vaadi” olur. Birçok cemaat ya da tarikat, üyelerini “bizimle olursan, öldükten sonra cennete gideceksin” vaatleriyle yoğursa da, Haşhaşiler’de bu durum “dünyada” da gerçekleşmiş durumda.

Şöyle ki; fedailer haşhaşla mayıştırılıyor. Daha sonra upuzun taş bir yolda (yolun her iki tarafı sütle basılmış ve kurutulmuş haşhaş tütsüleri ile bezenmiş bir halde) ilerliyorlar. Bu yolculuk sayesinde, hem psikolojik hem nörolojik açıdan birazdan göreceklerine hazırlanıyorlar. Gözlerini açtıklarında kendilerini, her çeşit güzel kızların, rengarenk çiçeklerin, dünyanın dört bir yanından getirilmiş hayvanların ve mis gibi kokuların olduğu bir yerde açıyorlar. Burayı “cennet” sanıyorlar. Tekrar haşhaşla uyutularak odalarına götürülüyorlar. Ve tekrar o ”cennet”e gidebilmek için Hasan Sabbah ne derse, ne isterse yapmaya hazır oluyorlar. Fakat o cennet, aslında çok yakınlarında, sadece Alamut’un arka bahçesindedir!

Hasan Sabbah'ın kurduğu Haşhaşin Tarikatı sıkı bir hiyerarşi ve katı kurallara dayanmaktaydı. Tarikat kendi örgütlenmesini da've (Farsça davet) olarak adlandırmıştır. Tarikatın temsilcileri "davetçiler" anlamındaki dai’lerdi. Dailerin en alt kademesinde "davete cevap veren" anlamına gelen müstecip’ler, en üst kademede ise "delil" manasına gelen hücce yani baş dai yer almaktadır. Cezire, dainin faaliyet gösterdiği bölgedir.

 Suikastçilere, eğitim gördükleri süre boyunca cennet, şehitlik ve şehitlik mertebesinin değeri, cennete gittiklerinde nasıl ödüllendirilecekleri ve huriler anlatılırdı. Bu anlatılarla suikast’çilerin beyni yıkanıyor, böylece cinayetleri korkusuzca işleyip bu uğurda öldüklerinde şehit olacaklarını ve cennete gideceklerini zannediyorlar, ölümden ve işkenceden korkmaz hale geliyorlardı. Bu cinayetleri, öleceklerini bile bile bu kadar korkusuzca işlemeleri sebebiyle zaman içinde halk arasında, fedailerin afyon kullandığı ve bu sayede ölüme gülümseyerek gittikleri dedikodusu yayıldı.

Tarikat zamanla halk arasında Haşhaşiyün veya Haşhaşin (afyon içenler, uyuşturucu madde kullananlar) adını aldı.

----------------------                   -----------------------------                      --------------------------

 

15 Temmuz 2016 (Haşhaşilerden bin yıl sonra)

Hayatımda unutamayacağım unutmakta zorlanacağım günlerden, tarihlerden biri.

İlk duyduğumda, kesin bir yanlışlık var, darbeler artık tarihe karıştı, olur mu canım? diyerek gülümseyerek verdiğim tepkiyi hatırlıyorum.

Kendilerine ‘’Haşhaşi’leri örnek alan Fethullahçı Terör Örgütü bir darbe kalkışmasına başlamıştı.

Vakit ilerledikçe durumun vahameti iyiden iyiye anlaşıldı. Ne ile karşılaşacağımızı bilmeden, eşimiz ve çocuklarımızla helalleşip, kendisini ülkesine ve demokrasiye sorumlu hisseden her vatandaş gibi soluğu meydanlarda aldık. Geldiğimizde henüz Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan çağrı yapmamış, minarelerden salalar okunmamıştı. Bir yandan Gaziantep’te bu girişimi engelleme adına neler yapılabilir diye kafa yorarken diğer tarafta aldığımız haberler moralimizi bozuyordu.

Milletin parası ile alınmış uçakları, helikopterleri, tankları millete karşı kullanan hainler efsunlanmış gibi öldürmekten başka bir şey görmüyorlardı. İstanbul da köprülerin tutulması sivil halka ateş açılması, Genelkurmay’a helikopterden silah açılması, Polis Özel Hareket Merkezinin bombalanması, MİT’e ateş açılması, TRT’nin işgal edilmesi ve korsan bildiri okunması, TÜRKSAT Tesislerinin bombalanması, Ankara Emniyet Müdürlüğünün bombalanması, TBMM’nin bombalanması, Külliye ye ateş açılması, Marmaris’te bulunan Cumhurbaşkanına suikast girişimi, tankları vatandaşın üzerine sürüp onları ezmek suretiyle öldürmek, helikopterle vatandaşlara ateş açmak ve daha niceleri…

Cumhurbaşkanından cihat emrini alan millet, ölümün bir hediye olduğu 15 Temmuz da şehitler verdi, vatan yaşasın diye. O nasıl bir yürek ki, binlerce tanka bedel, ölüm bile vız geldi, utandı senden ecel. Demir paletlerle, demir kanatlarla üstümüze üstümüze geldiler, ateş kustular, nefret kustular. Bizdik o gece, uçağa sapan atan, özgürlüğü uğruna mermiye kafa tutan, göğsünü siper eden, tankın altına yatan. Varsın gelsin zalimin tankı, şehrin bir ucundan yiğitler koşuyor, yiğitler koşuyor şehadete. İşte böyle, "Ölümüne ölümüne" kimseye vermeyiz, vermedik bu vatanı.

Ömrümüzün en uzun, en sıkıntılı gecelerinden biri nihayet mavili güneşli bir sabaha evirmişti kendini. Kazanan millet olmuştu. Kazanan Türkiye olmuştu.

250 Şehit, 2193 yaralı ve milyonca yüreği yanan insan…

--------------------------                    --------------------------------               -------------------------------------

Gelelim evlatları için HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde nöbet tutan ailelere.

Hacire Akar, 21 Ağustos'ta kaybolan oğlu Mehmet'in HDP'liler tarafından dağa kaçırıldığını iddia edip, 1 gün sonra parti il binası önünde oturma eylemi başlatmıştı. Oturma eyleminin 3'üncü gününde ortaya çıkan Mehmet Akar, mahkemece ev hapsiyle cezalandırıldı. Oğluna kavuşup, eylemine son veren Hacire Akar, çocukları kayıp annelere çağrıda bulundu. Akar'ın çağrısıyla harekete geçen çocukları kayıp olan aileler, 3 Eylül'den itibaren HDP önünde oturma eylemine başladı.

Çocukları kandırılarak ya da kaçırılarak dağa çıkarılan analar olaydan sorumlu tuttukları HDP’nin önünde ki nöbetlerinin 14’üncü günü geride bırakılırken çocuklarını arayan annelerin sayısı her geçen gün artıyor. Anaların bu direnişi sadece Diyarbakır ile sınırlı kalmadı. Bursa, Gaziantep, Malatya, Mersin, Erzurum, Elazığ, Mardin, Ağrı ve Siirt’ten yine evlatlarını arayan analar oturma eylemine katılmak için Diyarbakır’a sorumlu tuttukları HDP İl Başkanlığı önüne geldiler.

Ayrıca anaların bu feryadı Şırnak, Mardin ve Hakkari’de PKK karşıtı gösteri ve yürüyüşlere dönüştü. Bu gösteri ve yürüyüşler ileriki zamanlarda farklı illerde de olabilir diye düşünüyorum.

Bu durumun en önemli özelliği ise şu; Kürt hareketinin (HEP, HADEP, DHAP, DTP vb.) kuruluşundan bu yana PKK’ya karşı gerçekleştirilen en büyük sivil meydan okuma. Hem de HDP’nin en güçlü olduğu illerde.

Kürt siyaseti, dolayısı ile HDP bana göre tarihinin en kritik, en sıkıntılı zamanını yaşıyor. Evlatlarına kavuşmaktan başka bir derdi olmayan anaların ‘’sivil direnişi’’ HDP’yi yeni bir siyaset tarzına zorlayacak gibi görünüyor. Terör örgütü PKK ile arasına mesafe koyması gerektiği gerçeğini Kürt anaların bu duruşu net bir şekilde ortaya koyuyor.

Ailelere bir destek de çok uzaklardan, İran’dan geldi. İran’dan Türkiye'ye gelen 5 aile, çocuklarının PKK'nın İran kolu PJAK tarafından kandırılarak zorla dağa çıkarıldığını belirterek oturma eylemine katılıp, ailelere destek verdiler. 

Acının dili olmuyor, vicdan her yürekte barınmıyor, işte analar bu yüzden ağlıyor.

-------------------               -------------------------               -----------------------------

Daha önceleri örneklerini gördüğümüz, gündemi sulandırma adına yapılan dezenformasyonlardan biri ile karşı karşıyayız. Sahnede bir başka terör örgütü FETÖ var. ‘’Evladını arayan başka anneler de var’’ diyerek dikkatleri dağıtmaya, Diyarbakır’da ki anneleri önemsizleştirmeye çalışıyorlar. Ne yapıyorlar peki; 15 Temmuz Darbe girişiminde bir şeklide teşebbüsün içinde olan, bunun sonucunda ceza alan çocukları için AK Parti İstanbul İl Başkanlığı önünde oturma eylemi yapıyorlar.

Çengelköy’de, Boğaziçi Köprüsünde ve daha nice yerlerde sivillere kurşun yağdıran FETÖ’cü Harbiyeli askeri öğrencilerin aileleri aldıkları talimatla, HDP önündeki oturma eylemini gölgelemek için harekete geçmiş. Aman dikkat provokasyona gelmeyelim. Onların istediği de bu zaten. Bundan beslenmek isteyeceklerdir. Görünüyor ki iki terör örgütü, PKK ile FETÖ yine kol kola girmiş iş birliği yapıyor.

Halka kurşun sıkan FETÖ’cü Harbiyeli militanlarla, terör örgütü PKK tarafından dağa kaçırılan çocukları farklı değerlendirmek lazım.

Annelere gelince, istedikleri yerde oturabilirler. Özellikle de çocuklarının akıbetinden sorumlu tuttukları kurumların önünde. HDP önünde oturan anneler gibi.

Fakat diğerlerinin oturması gereken yer AK Parti İl Başkanlığı önü değil.

Pensilvanya da ki şarlatanın evinin önünde otururlarsa daha evla olur…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gaziantepgapgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.